Diyetteyim diye düşünerek sadece beyninizi daha çok yorup yasak zaafının kubranı olmaktansa, şaşırtmanın keyfine varmaya nedersiniz?
Diyetteyim dediğinizde kendinizi dinleyip, ne hissettiğinizi düşündünüz mü hiç? Önünüzde en sevdiğiniz yemekler var ve aklınızdaki tek düşünce “yememem lazım”. İç sesiniz bir başka deyişle size orada yaşanmayı bekleyen rengarenk bir hayat olduğunu ve sizin onu yaşamak için cezalı olduğunuzu söylüyor. İşte bu yüzden belki de ufak diyet araları verip "bunu hak ettim” diyerek o en sevdiğiniz yasaklı yiyeceklerin tadına varıyorsunuz. Belki de bu yüzden bir türlü sürdüremediğiniz Pazartesi başlayan diyetlerin sonunu getiremiyorsunuz...
"Düşünsenize diyette olan bir insanın pasta yememesi beklendik bir durumdur, fakat normal hayatında pastayı reddeden birisi hayranlık uyandırır, olağan dışıdır ve bu durum insanları şaşkına çevirir."
Bir şeylerin bizim için yasak olduğunu düşünmek çoğu zaman aslında onu daha fazla istememize sebep olur. Bu durum da genellikle halk arasında “yasak zaafı” olarak bilinir. Çoğumuz diyetteyken bazı yiyecekleri tüketmenin yasak olduğu psikolojisiyle aslında onları yemeyi daha da çok isteriz. İşte bu yüzden bazen elimizde diyet listesi olmasına rağmen, programlarımıza uymakta sıkıntı yaşarız. Hatta aynı yasak zaafını sigara veya diğer bağımlılıklarda da gözlemleyebiliriz. Zihnimizde alışkanlığa karşı koymanın verdiği zorluğa bir de yasak zaafının getirdiği dürtü ile baş etme zorluğu eklenir. .
Peki ne yapmalıyız?
Fiziksel anlamda bedenimizi eğitme aşaması: Çok sık duyduğumuz “istenmeyen davranışı –fazla yeme, içki veya sigara içme vb.- tetikleyen ortamlardan mümkün olduğunca uzak durmak önemli. Bir süre zaten savaşmakta olan zihnimizin işini daha da zorlaştırmamakta fayda var. Aksi takdirde bu ortamlarda çok fazla“can çekmesi” durumu yaşayarak zaten savaş halinde olan beyninize bir karşı cephe daha açmış olursunuz.
Beyni alıştırma süreci: Yasak zaafını yenme süreci olarak da isimlendirebileceğimiz bu aşamada özellikle alt beyin olarak da nitelendirilen otomatik süreçlerimizi farketmemiz gerekir. Fiziksel olarak vücudumuz istemese bile beynimiz bizi “canımızın çektiğine” ikna edebilir. Şimdilerde çok popüler olan mindfulness (bilinçli farkındalık) yöntemleri aslında bu iç sesimizi farketmizde ve yeme dürtümüzün varlığının aksiyona geçeceğimiz anlamına gelmediğini anlamamıza yardımcı olabilir. Yasak yerine tercih kelimesini kullanmak çok büyük bir kontrol hissi yaratarak aslında üst beyin olarak bilinen mantıksal "bizin"direksiyonda bizim olduğunu hatırlatır.
Düşünsenize önünüzde bir dilim enfes çikolatalı pasta duruyor ve siz onu diyette olduğunuz için değil, yemeyi tercih etmediğiniz için yemiyorsunuz.Resmen şapka çıkarılması gereken bir davranış. İlk basamakta vücudu şaşırtırken, ikinci aşamada etraftakileri şaşırtmaya başlarsınız. Diyette olan bir insanın pasta yememesi olağan bir durumdur, fakat normal hayatında pastayı reddeden birisi hayranlık uyandırır, olağan dışıdır ve bu durum insanları şaşkına çevirir. Size ise kafalarda yarattığınız bu kaos ortamından keyif almak düşer…
Bu iki evrenin seyri bireylerde farklılık gösterebilir. Hatta zaman zaman eşzamanlı olarak da ilerleyebilir. Unutmayın yasaklamıyorsunuz, sadece tercih ediyorsunuz!
Commentaires